Ulaşım alanında yaşanan gelişmeler özellikle son 30 yılda yadsınamaz derecede. Özellikle Fransız ve Japonların ulaşım alanlarındaki çalışmaları muazzam. Tabi ki ulaşım sektöründeki bu gelişmeleri sadece ecnebiler kullanmıyor, memleketimizde onların çalışmalarını yavaştan ithal ediyor. En son Hollanda asıllı Metrobüs girdi hayatımıza. Metro hatları, metrobüsler, İETT'ler, minibüsler, tramvaylar... Kimi zaman arızalandılar, kimi zaman ölümlere neden oldular, kimi zaman ithal edildikleri fiyatlarıyla konuşuldular ama benim bahsedeceğim ulaşım araçlarının bu yönleri değil; çok daha gereksiz şeyler benim anlatacaklarım...İlk olarak otobüsler ve bilimum minibüslerden başlamak istiyorum. Bu anlatacaklarımı üçden fazla ilin ulaşımında test ettiğim için genelleme yapacağım biraz şimdiden kusura kalmayın... Halk tarafından baya kullanıldıkları için hemen herkesin kendine göre bir hikayesi olmuştur ulaşım vasıtalarının içinde. Ama sürekli olan bir şey var ki -en azından benim ve çevremdekilerin başına sürekli gelen- artık dile getirmeden duramayacağım. İşiniz var veya bir yere gideceksiniz bindiniz bir minibüse yahut otobüse neyse oturdunuz ikili koltuğa yanınız boş şekilde. Duraklar geçtikçe araç doluyor, yerler birer birer kapılıyor. Genelde sizin yanınıza şöyle bir bakılıyor hemen vazgeçilip ters istikamete gidiliyor. Başlarda insanların rahat etmek istemesine veriyorsunuz çok takmıyorsunuz. Sonradan kaçınılmaz gerçek oluyor, genç bir kızımız ve yanında muhtemel annesi veya teyzesiyle biniyor otobüse. Yerlerin azlığından dolayı seçenekler kısıtlı ama ücretlerini ödemeye genç kızımızı yollayan teyzemiz çakallıkla bir yere oturuyor, tabi ki sizin yanınıza değil. Ücretleri veren genç kızımız döndüğünde kendisini zor bir durum bekliyor. Opsiyonlarını düşünmek için etrafa göz gezdiren kızımız, haliyle ilk olarak boş olan yanınıza bakıyor ama kafayı kaldırdığında size öyle bir bakıyor ki gözleri " senin yanına oturmamı mı bekliyordun pis veremli " diyor adeta. Bu ufak " gözlü " hakaretten sonra kızımız, biraz da ebeveyninin " boşver ayakta dur sen " telkiniyle dikiliyor inene kadar yine size tecavüzden 6 yıl yatmışsınız gibi bakarak. Otobüse binip yanınıza oturmayıp ayakta duran kişi sayısı çoğaldıkça daha bir bükülüyor boynunuz, daha bir eziliyorsunuz, genç kızımız haklı mı yoksa derken bile bulabiliyorsunuz kendinizi...
Metro ve metrobüslerde daha farklı durumlar mevcut. Örneğin; metrobüslerde otobüslerin aksine bir yer kapma savaşı vardır kalabalıktan ötürü. Birinin inmek için yerinden kalkması sonucu ayakta akraba olma derecesinde sıkışmış şekilde bekleyen kalabalıktan 3-4 kişi o yeri kapmak için birbirilerine Kurtlar Vadisi-Üç Silahşörler karışımı bir bakış atarlar. Muhtemelen koltuğa en yakın olan ve biraz yüzsüz olan kişi kapar yeri. Diğerleri de daha net bir pozisyon için beklemeye koyulurlar tekrardan. Metroda ise otobüslerde olan boş koltuğa oturmama durumu nispeten olsa da oradaki esas durum farklıdır. Metroda yaşanan garipliklerin ve kavgaların çoğu araca iniş-binişlerde tecrübe edilir. Yarış halinde olan insanların bu giriş-çıkışlarda kurallara uyması beklenmeyen durum tabi ki. Girişten sonraki " sandalye kapmaca " kısmı ise ayrı bir resital, oturup izlenmesi lazım... Hadi diyelim " sandalyeyi" kapmayı başardınız, bu sefer de anlamsız anlamsız bakma kısmı başlıyor. Metroların yeni dizaynı karşılıklı oturma yerleri şeklinde olduğu için insanlar göz temasından her türlü kaçınıyorlar, oturma yerlerinin arkasındaki camların ayna vasfı görerek bakış açısı sağlaması da dahil. Bu durumda, insanların " oturan zombi " gibi gözükmesine neden oluyor.
Aslında bunların dışında çok şey var değinilecek ama özeti bu konunun. Ulaşımda ne olursa olsun, canınızı sıkmayı çünkü bunlar herkesin başına gelebilir...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder